24 Aralık 2007 Pazartesi

Tarsus Çatalburun Av köpeği



Tarsus kentinin tarihi mekanları kadar ilgi ceken ve bu kente özgü olan pek fazlada tanınmayan bir av köpeği bulunmaktadır.Çatalburun olarak adlandırılan bu köpeğin en belirgin ve ismini de almasını sağlayan özelliği burun delikleri birbirinden ayrık olmasıdır. Tarsusun Çatalburun av köpekleri aynı zamanda narkotik şube tarafından da eğitilerek (eğitim süresi: 3 ay) uyuşturucu operasyonlarında kullanılmaya başlanmış (2003-2004 yıllarında) ve başarılı sonuçlarda alınmıştır. emniyet birimlerinde 50 ye yakın Tarsus Çatalburun görev yapmaktadır.

Tüy rengi özellikleri;
Renk yoğunluğu olarak erkeklerde kahve-beyaz, dişilerde kahve-beyaz ve düz kahverengi belirgin özellik olarak görülmüştür.

Tüy özellikleri;
Tüy özellikleri açısından erkek ve dişi biraylerin büyük çoğunluğunun ince tüylü belirlenmiştir.

Göz ve Burun Rengi;
Dişiler ve erkeklerin geneli alındığında göz renginin bal sarısı, burun renginin ise kahverengi olduğu tespit edilmiştir. İstisnai olarak az oranda ise göz rengi; kahverengi ve siyah, burun rengi ise ten rengi olarak görülmüştür. Tüy rengi siyah olan bireylerde burun ve göz renginin de siyah olduğu belirlenmiştir.

Dudak Özellikleri;
Üst dudak yapılarının, erkeklerde %16,22 oranında ayrık, %83,78 oranında normal; fakat burun deliklerinin aralıklı olduğu bulunmuştur. Dişilerde ise %4 oranında ayrık, %6 oranında normal; fakat burun deliklerinin aralıklı olduğu belirlenmiştir.

Çene Durumları;
Dişilerin tamamında çene durumu makas tipi olarak belirlenmiştir. Yani üst çene, alt çeneye kenetlenmiş yapıdadır. Erkeklerin ise %94,59'u makas konumlu, %5,41 oranında ise alt çenenin kısa konumlu, yani alttan meyilli çene yapısında olduğu belirlenmiştir.

Deri Esnekliği;
Deri esnekliği Tarsus çatalburun av köpekleri için karakteristik bir özellik sayılabilir. Deri, vücut üzerine tam oturmuyormuş gibi görünmesine rağmen elle tutulduğunda çok esnek yapıda olduğu görülür. İncelemeler sonucunda, erkeklerde %91,89 oranında elle çekildiğinde esneme yapan deri özelliği görülmüştür. Erkeklerin %5,40'ının normal, %2,70'nin derisinin ise gözle görülür şekilde döküm yaptığı belirlenmiştir. Dişi bireylerin %88'i esnek deri yapısında, %12'sinin ise normal deri yapısında olduğu belirlenmiştir.

Ferma Özelliği;Ferma av köpeklerinin geçerliliğinde en önemli faktörlerden biridir. Avın yerini bulup belirleyerek avı ürkütmeden ama avcıyı da haberdar edecek şekilde köpeğin yaptığı harekete denir. Ferma Tarsus çatalburun köpeklerince iki şekilde yapılmaktadır. Erkeklarin %89,18'i donarak ferma yapmakta, %86,48'i ayak kaldırarak ferma yapmaktadır. Hem ayak kaldırarak hemde donarak ferma yapan erkek sayısı %75,67'dir. Dişilerde ferma hareketi ise %88!inde donarak, %80'inde ayak kaldırarak yapılmaktadır. Dişilerin her iki ferma şeklini gösterme oranı ise %68'dir. Hem dişi hem erkek bireylerin tamamı her iki ferma şeklinden birini mutlaka yapmaktadır.

Çocuklarla İlişkileri;İncelenen bireylerin genelinde ev halkının dışındaki insanlarla da ve özellikle çocuklarla hemen samimi tavırlar geliştirdikleri gözlemlenmiştir. Çocuklarla oynamayı sevmeleri bu ırkın hasta çocuklarla ilgili rehabilitasyon kapsamında kullanılabileceğini göstermektedir. Dişi ve erkeklerin geneline bakıldığında %90'ının üzerinde çocuklarla iyi ilişkiler kurdukları belirlenmiştir.

Ev Bekçiliği;
Çatalburun ırkında genel olarak ev bekçiliğinin olmadığı belirlenmiştir. Erkeklerin %37.83'ü, dişilerin ise % 36'sında ev bekçiliği görülmüştür. Özellikle geceleri, yabancılara karşı daha duyarlı davrandıkları ve havladıkları görülmüştür.

Saldırganlık;
İncelenen bireylerin genelinde, saldırgan eğilimler olmadığı gözlemlenmiştir. 62 bireyin tamamı değerlendirildiğinde % 93,94 oranında saldırganlık olmadığı, %6,06 ise saldırgan eğilimler görülmüştür. Saldırganlık kalıtsal bir özellik olmakla birlikte yetiştirme tarzı da önemlidir.

Koku Takibi;
Koku takibi Tarsus çatalburun av köpeği ırkı tarafından hem yerden hemde havadan yapılabilmektedir. Dişi ve erkek bireylerin havadan koku takibi yapma oranı %79,24'dür.Yerden koku takibi ise toplam % 95,29'dur. Bireylerin tamamında hem yerden hem havadan koku takibi %70 oranındadır

Çatalburun Av köpeğinin varlığı 1930 yılından beri bilinmektedir 2001 yılında bölgede yapılan çalışmalarda 86 ergin bireye rastlanmıştır.

Tarsus Belediyesinin Çatalburun ırkının geliştirilmesi ve tanıtılmasını kendine bir görev olarak görmesiyle bu ırkın dünya literatüründe yer alması konusunda çalışmalar hızlandırılmıştır.

Tarsus Mustafa Kemal Anadolu lisesi öğrencilerinin bu ırkın tanıtımı için iki projeleri olması ve bilimsel başka calışmaların yapılmamış olması bizlerin elimizdeki doğal zenginliklerimizin farkında olmadığımızın da bir göstergesi olmasına karşın gençlerin bu konuya eğilmeleri ümit vaad etmekte.

Çatalburun için daha fazla bilgiye tarsusavcilar klubunden ulaşabilirsiniz.

23 Aralık 2007 Pazar

Tarsus Tarihi

Tarsus'ta 1934 yılları arasında Gözlü Kule Höyüğünde yapılan kazılar bu yörede ilk yerleşmenin Neolitik dönemle başladığı ve Orta Tunç çağa değin kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur. Kent önceleri Toros adıyla anılmış sonradan bu ad latince de Tarsus olmuş ve zamanımıza kadar da gelmiştir. Tarsus'u ilk kez kimin kurduğu konusunda çeşitli söylenceler vardır. Bunlar' ın en yaygın olanı, kentin Asur Hükümdarı Sardanapal'ın kurduğudur. Yöreye I.Ö. VII-VII.yy' da geldikleri sanılan Yunanlıların burada bir yer yerleşmeyle karşılaştıkları kesindir.

Bir süre Asur egemenliği altında kalan yöre daha sonra prenslerin, iskendirin eline geçti. İskender' den sonra Tarsus, tüm Kilikya ile birlikte Selökinder'in payına düştü. I.Ö. 246'da Mısır yönetimine geçtiyse de bir süre sonra geri alındı. I.Ö. 66 da Kilikya bir Roma vilayeti oluncai, Tarsus' ta bunun merkezi durumuna getirildi. Tarsus' a tarihi bir önem kazandıran Cydunus(TarsusÇayı) o dönemlerde kentin içinden geçmekteydi. Kleopatra ve Romalı komutan Marcus Antonius, Tarsus'a bu ırmak yoluyla gelmişlerdir.

Tarsus Hıristiyanlığın kurucularından Aziz Paul'un doğduğu kent olarak da önem taşır. Ayrıca ünlü coğrafyacı Strabon I.Ö.I. yy da Tarsus'ta dil bilginlerii filazof ve yazarların yaşadığı yazar. Tarsus'un tarihi, müslümanlığın ortaya çıkışından kısa süre sonra, haraketli bir aşamaya girdi. 637 de Arap üstünlüğünü kabul eden Tarsus bu dönemde Bizans sınırındaki öbür kentlere birlikte onarıldı.

Bu kentlere sonradan avasim (uç kentleri) adı verildi. Emeviler ve Abbasiler döneminde, Tarsus bizanslılara Araplar arasında sürekli el değiştirdi. 965'te bizanslılara geçen Tarsus bu dönemde Antakya Prensliğine bağlandı. Bir süre sonra yeniden Bizans' ın, 1133'te Ermeni Prenslerinden Leon' un eline geçti. 1137'de Bizans imparatoru Yoannes Komneos, Tarsus' u geri geri aldıysa da, 1172 - 1173'te yöre yeniden Ermeni egemenliğine girdi.

Tarsus, XIII.yy'dan sonra Memlukler'in ve zaman zaman da Ramazanoğulları ile Dulkadiroğulları beyliklerinin yönetimine geçti. 1516 da ise, Yavuz Sultan Selim'ce osmanlı topraklarına katıldı.

Tarsus 1571 de Kıbrıs Eyaletine bağlı bir sancak merkezi olduysa da, bir süre sonra Adana eyaleti sınırlarına alındı. 1832 de Osmanlı güçlerini yenen mısırlı İbrahim paşa, Adana ve çevresini ele geçirdi. 1839 da yeniden Osmanlı topraklarına katılan Tarsus, 1867 de Halep vilayeti Adana sancağının 1877 de ise Adana vilayeti Adana sancağının bir kazası oldu.

Şemsettin Sami Tarsus'a İlişkin Şunları Yazmaktadır :
Adana vilayetine bağlı Mersin Livasının bir kazasıdır. Kentin, 31 camisi, 19 medresesi 2 tekkesi, çeşitli dinsel topluluklara bağlı 5 kilisesi, 1 bedesteni, 10 hani, 2 hamamı 24 okulu, 7 değirmeni ve 6 pamuk fabrikası vardır. Tarsus, Namrun ve Gölek nahiyeleriyle 180 köyden oluşur. Tüm nüfusu 41606' dir. Kentteki 4000 - 5000 Rum ve Ermeni dışında tüm nüfus İslam'dır.

Ali Cevad ise Tarsus' u Şöyle Anlatır :
Kazanın Kusdemir, Kosun, Canip sehir, Namrun, Ulaş, Gülek ve Tekeler aslı 7 nahiyesi ve 161 köyü vardır. Kazanın tüm nüfusu 40410 dur. Mersin 1888' de Adana' ya bağlı bir sancak olunca Tarsus' ta bunun tek kazası olarak yönetsel durumunu korudu. I. Dünya Savaşı sonrasında Fransız işgaline uğrayan Tarsus da buna bağlı bir ilçe merkez durumuna geldi. Tarsus Müslümanlar içinde mukaddes bir şehirdir.

Tarsus'ta bir çok kutsal abideler vardır. Danyal Peygamber Tarsus' ta gömülüdür. Makam Caminde Türbesi vardır. Hazreti Şit, Lokman Hekim Bilal - i Habeşi' nin Mezarları Tarsus' tadır. Harun Reşit' in kardeşi Memun' un valiliği sırasında Tarsus çayında boğulmasından sonra Nur Camiindeki mezara defin edilmiştir.


Danyal Peygamberin mezarının olduğu yer

Tarsus da bulunan tarihi evler

Hristiyanlarca önemli bir aziz olan Saint Paul'un evinin ve kuyusunun olduğu yer

Tarsus ismi nereden gelmektedir

Tarsus'un ismi kuruluşu hakkında gerek Yunan mitolojisinde gerekse eski yazarların anlatımlarında çeşitli bilgiler verilmektedir.Antik çağlarda, Tarsus Çayı'na Kilikya'mn yerli halkı KYDNOS adını vermiştir. KYDNOS mitolojide nehir tanrısına verilen isimdir. Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü kitabında Kydnos aşağıdaki gibi an­latılmaktadır: "KYDNOS: Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye anılan ırmağın tanrısı. Ana tarafından lapetos'un torunu sayılır. Kydnos'un Parthenios adlı bir oğlu varmış. Kydnos Innağı'nın denize döküldüğü yerde bir şehir kurup ona PARTHENİA adını vermişler. Bu şehir bugünkü Tarsus'tur. Eski Yunan mitolojisinin bir anlatımına göre, Pegasus (Kanatlı uçan at) ve Bellerofontes Kilikya Ovası'nda yolunu şaşırmış ve Tarsus'un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış olduğundan, şehre Yunanca "ayak tabanı" anlamına gelen TARSOS ismi verilmiştir.Bazılarına göre de şehir adını TERSEİN (kurutmak) kelimesinden aldı. Tufandan sonra sular çekilince ilk önce burası kurumuştu.Diğer bir Yunan efsanesine göre, şehrin kurucusu oîan Kilikya ilahı SANDON ile bir tuttukları HERAKLES'tir. Herakles'in resimleri M.Ö.4. yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üzerinde bulunmaktadır. 1875 yılında Tarsus Eski Ömerli Mahallesi'nde bulunan, şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesl'ndeki bronz Herakles heykeli bu tanrıya Tarsus'ta tapınıldığının bir kanıtıdır.

Strabon'un Anadolu'nun Coğrafyası kitabında ise: 'Tarsos'a gelince, o bir ovada uzanır. İo'yu araştırmak üzere Triptolemos'la bir­likte dolaşan Argoslular tarafından kurulmuştur." diye an­latılmaktadır. Strabon M.Ö. 64 yılında Amasya'da doğan antik çağ yazarlarından biridir.Perseus'a ait bir başka mitolojik efsane ise, Perseus'un Andrasos ismindeki köyün yerinde Tarsus'u inşa ettiğini anlatmaktadır.

Antik devir yazarlarından Abydenos ve Beresos'a göre Asur Kralı Sanherip, Tarsus'u M.Ö.696 senesinde Babil şehrini örnek alarak inşaa etmiştir.Tarsus'un kuruluşuna ve ismine dair diğer Yunan efsane ve söylentilerinin hemen hemen hepsi Romalılar zamanında, özellikle Augustos devrinde ortaya çıkmıştır. Ancak bu söylentiler ve iddilar mitolojik olmaktan ileriye gidemediği için. bunlardan tarihî bir gerçek ortaya çıkarmak olası değildir.

Kentin adı ilk kez Hitit metinlerinde TAR-ŞA (URU-TAR-SA) biçiminde yazılmıştır. TARŞA olasılıkla tüm Çukurova'yı içine alan ve Kuzey Mezopatarnya'daki Hurrilerin kurduğu Kizuvatna krallığının merkeziydi, M.Ö.5. ve 4. yüzyıllarda Tarsus'un gerek kültürel gerekse etnolo­jik bakımdan tamamen doğu memleketi özelliği taşıdığını görüyoruz. Bu yüzyıllarda Tarsus halkı arasında bir kısmı Yurıarılı'mn varlığı belli ise de, bunlar sırf ticaret amacıyla Tarsus'a gelip yerleşen ve azınlıkta olan kimselerdir.

M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yansından ve daha ziyade 4. yüzyıldan itibaren görülen Yunan sikkelerinin varlığı, eko­nomik amaçlarla meydana getirilmiş; Yunanlılara daha kolay ticaret yapabilme olanağını sağlayabilmek için, büyük ticaret şirketleri ta­rafından bastırılmış olan ekonomik kültür etkileridir.Tarsus ismi ve kentin Kilikya Kralı Syennessis'in yönetim mer­kezi olduğu, ilk kez M.Ö. 401 yılında, Ksenofon'un Anabasis isimli eserinde anlatılmaktadır.

M.Ö.5 yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tarsus'a ait sikkeler üzerinde, kentin ismi gerek Aramice ve gerekse Grekçe yazı ile TARZ ve TEPEİ şekillerinde görülmektedir. Ama Tarsus ismine çok daha önce Asur kaynaklarında, Asur Kralı 3. Salmannassar (M.ö. 859-825) ve Sanherip (M.Ö. 704-68 l)'e ait bel­gelerde TARZİ şeklinde anlatılmaktadır.Tarsus Çayı'nın iki yakasında yeni bir kentin temelleri Sanherip zamanında atılmıştır diyebiliriz. Aynı zamana ait bir başka Asur metninde ise kentin adı TARSİS biçiminde yazılmıştır. Demek oluyor ki. Yunan sömürgeciliği devrinden evvel, M.Ö.9. yüzyılın birinci yarısında, Tarsus ismi ve şehri Asur Kralı 3. S alman n as sar'm Kilikya'ya yaptığı seferlere ait resmi belgelerde, o zamanki Kilikya Prensliğİ'nin merkezi olarak anılmaktadır.

Tarsus ismi geçen Asurlular'a ait resmî belgelerin doğruluğundan hiç bir zaman kuşku duyulmayacağı gibi, Yunanlıların bilinen tarihlerden daha önce Kilikya'ya gelmiş olmaları da olası değildir. Yazarların, mi­tolojik efsanelerin, Tarsus'un kuruluşuyla ilgili anlatımları bu du­rumda gerçek olamamaktadır.Mitolojik bilgiler arasında yalnız bir tanesinde, gerçeğin bir dere­ceye kadar gizlenmiş olduğu anlaşılıyor. O da Herakles Sandon'un yani sonuç itibariyle SANDON'un, Tarsus'un kurucusu olmasıdır. M.Ö. 4. asrın başından itibaren, Tarsus sikkeleri üzerinde Sandon (BAL TARZ) yani şehir tanrısı olarak görülmektedir. Sandon'un çok eski bir Kilikya tanrısı olduğu da genellikle kabul edilmektedir. Şehrin kuruluşunun böyle bir tanrıya atfedilmesi, onun tarihin ka­ranlık devirlerinde meydana geldiğini anlatmaktadır. Zira, M.Ö. 9. yüzyılda, Asurlular zamanında. Tarsus bir idare merkezi olarak görüldüğünde, Tarsus'un kuruluşunun ve isminin o tarihten daha eski zamanlara gitmesi gerekmektedir, Tarsus isminin, yine çok eski bir Kilikya tanrısı olan TARHON veya TARKON'dan gelmiş olduğu muhtemeldir. Bu tann Hitit metin­lerinde TARHUNT şeklinde gösterildiği gibi, Hititler zamanında ve daha Önce, Kilikya'nın da dahil bulunduğu ARZAVA Krallığının 4. Amenofis ile siyasî ilişkide bulunduğu prensi TARHUNDARABA ismini taşımaktadır.

Bundan başka Kilikya'da bulunan kitabelerde pek çok TARKU, TARKON ve bu kökle meydana gelen kişi isimlerine rastlanmaktadır.Tarsus'un koruyucu tann Sandon'a izafeten anılmaması şehrin isminin başka bir tanrıdan geldiğinin kanıtıdır. Buna göre şehrin kuruluşunun daha önceki tann olan TARHON'a bağlanması gerekmektedir. Tarsus'un isminin TARHON veya TARKON'dan türemiş olduğunu kabul edersek, bunun daha sonra Asur dilinde TARZI-Aramice'de TARZ, Grekçe'de TERSİ (TEPlIKON) ve nihayet Latince de TARSOS şeklini aldığını görürüz.Selefkoslar, olasılıkla 1. veya II. Antiokhes zamanında kentin adını Kydnos Antiokhiea'sı olarak değiştirirler.Tarsos adı Antiokhos Filopator IX (M.Ö. 113-95) zamanında yeniden kullanılmaya başlanmıştır.

M.Ö. 1. yüzyıl sikkelerinin üstünde Tarsos adı yazılıdır.Roma döneminde, Tarsus çeşitli imparatorlar adına lakaplar almıştır. Bu isim ya da lakaplar imparatorun yaşayışına göre Tarsus'a kısa imtiyazlar tanımıştır. Tarsus yeniden imar edilmiş ve halkın yaşam düzeyini arttırıcı tedbirler alınmıştır. Bu çalışmalardan ve imparatorlann isimlerinden dolayı Tarsus'a verilen lakaplar şöyle sıralanmıştır: Roma İmparatoru İladrianus'tan dolayı HADRLANE, imparator Commodius'dan dolayı KOMMODİANE, Severius'tan do­layı SEVERİANE, Caracalla'dan (M. Aurelius Anloninius) dolayı ANTONİNİANE, Severîus Alexander'den dolayı SEVERİANE, Gordion zamanında da GORDIANE adıyla anılmıştır.

Tarsus ismi Araplar döneminde de değişik isimlerle anılmıştır. Arap kaynaklarında ve doğu kökenli tarihçilerin kitaplarında Tarsus'un ismi ile ilgili birçok açıklamalar vardır. Bunlardan:Ruhul-beyanda: "... O şehir Tarsus'tur. Cahillye devrinde ise EFSUS'tu." diye yazar.Kimi Arap kaynaklannda Tarasus olarak da ifade edilmiştir.'Yazan bilinmeyen el yazması bir kitapta ise Tarsus anlatılırken; "... Ve bunun adı Tevrat'ta Efsus'tur ve İncil'de Arsus'tur. Ve Arap dilince Tarsus'tur." diye bahseder.İslâm ananeleri arasında Tarsus'un, Adem'in oğlu Şii tarafından kurulduğu, kabrinin de Tarsus'ta olduğu efsanesi yer almaktadır